Sinir Sistemi » Psikoanaleptikler » Antidepresanlar » Seçici Serotonin Gerialım İnhibitörleri » Paroksetin
Formülü:
Her film tablet 20 mg paroksetin serbest baza eşdeğer paroksetin hidroklorür içermektedir. Yardımcı madde : Titanyum dioksit.
Farmakolojik özellikleri:
Farmakodinamik özellikler:
Paroksetin, güçlü ve selektif bir 5-hidroksitriptamin (5-HT, serotonin) geri alım inhibitörüdür ve antidepresan etkisinin ve Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) ve panik bozukluğun tedavisindeki etkisinin beyin nöronlarındaki 5-HT geri alımına uyguladığı spesifik inhibisyonla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Paroksetinin trisiklik, tetrasiklik ve mevcut diğer antidepresanlarla kimyasal açıdan ilgisi yoktur. Paroksetinin muskarinik kolinerjik reseptör afinitesi düşüktür. Bu selektif etkiye göre invitro çalışmalar trisiklik antidepresanlardan farklı olarak paroksetinin alfa 1, alfa 2, beta-adrenoseptör, dopamin, 5-HT1, 5-HT2 ve histamin (H1) reseptörlerine afinitesinin az olduğunu göstermiştir. Bu in vitro çalışmalarda post-sinaptik reseptörlerde etkileşme olmaması in vivo çalışmalarda MSS depresan ve hipotansif özelliklerinin olmaması ile de desteklenmiştir. Paroksetin psikomotor fonksiyonları bozmaz, etanolün depresan etkisini arttırmaz. Paroksetinin 5-HT geri alımını inhibe etmek için gerekli dozlarının üzerinde zayıf aktivasyon gösterdiği davranışsal ve EKG çalışmalarında görülmüştür. Aktivasyon özellikleri ‘amfetamin benzeri’ tabiatta değildir. Sağlıklı kişilere uygulanımda paroksetin, kalp basıncı, kalp hızı ve EKG’de klinik belirgin değişiklikler göstermemiştir. Çalışmalar göstermiştir ki, noradrenalin geri alımını inhibe eden diğer antidepresanlardan farklı olarak paroksetin, guanetidinin antihipertansif etkisini daha düşük oranda inhibe etmektedir.
Farmakokinetik özellikler:
Absorpsiyon: Paroksetin oral yolla alındıktan sonra iyi emilir ve ilk geçiş metabolizmasına maruz kalır. İlk geçiş metabolizmasından ötürü sistemik dolaşıma ulaşan paroksetin miktarı gastrointestinal kanalda emilen miktardan daha azdır. Daha yüksek tek dozlar ve çoklu dozlam ile vücudun maruz kaldığı yük arttıkça ilk geçiş etkisi kısmi olarak doyurulur ve plazma klerensi azalır. Bu paroksetin plazma konsantrasyonlarının orantısız olarak artmasına yol açar ve bu nedenle farmakokinetik parametreler sabit değildir ve doğrusal olmayan kinetik gösterir. Tedaviye başladıktan sonra 7-14 gün içerisinde sistemik dolaşımda kararlı durum seviyelerine ulaşılır ve uzun süreli tedavi sırasında farmakokinetikte değişme görülmez.
Dağılım: Dağılım hacmi(VolD) paroksetinin lipofilik özelliğinden ötürü büyüktür; değerler 3-28 L/kg vücut ağırlığı arasında değişir. Terapötik konsantrasyonlarda plazmada mevcut paroksetinin yaklaşık %95’i proteine bağlıdır. Paroksetin plazma konsantrasyonlarıyla klinik etki (advers etkiler ve etki) arasında ilişki bulunmamıştır.
Metabolizma: Paroksetinin başlıca metabolitleri hızla atılan polar ve konjüge oksidasyon ve metilasyon ürünleridir. Bunların farmakolojik aktivitesi olmadığından, paroksetinin terapötik etkilerine katkıda bulundukları söylenemez. Metabolizma paroksetinin nöronal 5-HT geri alımı üzerindeki seçici etkisini bozmaz.
Eliminasyon: Dozun %2’sinden azı değişmeden, %64’ü metabolitleri şeklinde idrarla atılır. Dozun %36’sı olasılıkla safra yoluyla feçes ile atılır ki bunun değişmemiş paroksetin kısmı dozun %1’inden azdır. Böylece paroksetinin hemen hemen tamamı metabolizma ile atılır. Metabolik atılım iki fazlıdır; başlangıçta ilk geçiş metabolizmasına uğrar ve daha sonra paroksetinin sistemik eliminasyonu tarafından kontrol edilir. Eliminasyon yarı ömrü değişken olmakla birlikte genelde yaklaşık 1 gündür.
Özel Hasta Popülasyonları Yaşlılar ve Böbrek/Karaciğer Yetmezliği Yaşlılarda, şiddetli böbrek yetmezliğinde ve karaciğer yetmezliğinde plazma konsantrasyonlarında artış olur, fakat plazma konsantrasyonlarının aralığı sağlıklı erişkin bireylerle örtüşür.
Endikasyonları:
Yetişkinler:
Depresyon: Tepkisel ve şiddetli depresyon ve anksiyetenin eşlik ettiği depresyon dahil olmak üzere tüm depresyon tiplerine ait semptomların tedavisinde endikedir. Başlangıçta yeterli cevap alınmasını takiben Paxil ile tedaviye devam depresyon relapsını önlemede etkilidir.
Anksiyete Bozuklukları: Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) semptomlarının tedavisi ve relapsının önlenmesi. Agorafobi ile birlikte veya agorafobi olmaksızın
Panik Bozukluğu semptomlarının tedavisi ve relapsının önlenmesi.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu/Sosyal Fobi tedavisi.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu semptomlarının tedavisi ve relapsının önlenmesi.
Post Travmatik Stres Bozukluğu tedavisi.
Çocuklar ve adolesanlar (18 yaş altı):
Tüm endikasyonlar: Paxil 18 yaş altındaki çocuklar ve adolesanlarda kullanılmaz (Bkz. Uyarılar/Önlemler). Major depresif bozukluğu olan çocuklar ve adolesanlardaki kontrollü klinik çalışmalar etkinliği göstermede başarısız olmuşlardır ve bu popülasyonda depresyon tedavisinde kullanımını desteklememektedir (Bkz. Uyarılar/Önlemler). 7 yaş altındaki çocuklarda etkinlik ve güvenilirliği çalışılmamıştır.
Kontrendikasyonları:
Paroksetine veya ilacın bileşimindeki maddelerden herhangi birine aşırı duyarlılığı olanlarda kullanılmamalıdır.
Paxil, monoaminoksidaz (MAO) inhibitörleri ile birlikte veya MAO inhibitör tedavisinin kesilmesini takip eden 2 hafta içinde kullanılmamalıdır. Benzer şekilde, Paxil ile tedavinin kesilmesini takip eden 2 hafta içinde MAO inhibitörü alınmamalıdır (Bkz ‘İlaç Etkileşmeleri’).
Paxil tiyoridazin ile birlikte kullanılmamalıdır; çünkü CYP450 2D6 hepatik enzimini inhibe eden diğer ilaçlarda olduğu gibi, paroksetin tiyoridazin plazma düzeylerini yükseltebilir (Bkz ‘İlaç Etkileşmeleri’). Tiyoridazin tek başına kullanıldığında, ‘torsades de pointes’ gibi ciddi ventriküler aritminin eşlik ettiği QTc aralığının uzamasına ve ani ölüme yol açabilir. Paxil, pimozid ile kombinasyon şeklinde kullanılmamalıdır (Bkz. İlaç Etkileşmeleri).
Uyarılar/Önlemler:
Çocuklarda olduğu gibi yetişkinlerde de antidepresan ilaçların kullanımı gerektiğinde özellikle ilk 5 ay ve doz değiştirme durumlarında daha fazla olmak üzere hastaların intihar düşünce ve davranışlarında artış olasılığı yönünden uyarılması ve yakın takibi gereklidir.
Çocuklar ve adolesanlar (18 yaşın altında) Antidepresanlarla tedavi, majör depresif hastalığı ve diğer psikiyatrik bozuklukları olan çocuklar ve adolesanlarda intihar düşüncesi ve davranışı riskinde artışa eşlik etmektedir. Çocuklar ve adolesanlarda yapılan klinik çalışmalarda, intihara ilişkin advers olaylar (intihar teşebbüsü ve intihar düşüncesi) ve düşmanca duygular (başlıca agresyon, ters davranış ve öfke) plaseboya nazaran paroksetin ile tedavi edilen hastalarda daha sıklıkla gözlenmiştir (bkz. Advers Etkiler/Yan Etkiler). Çocuklar ve adolesanlarda büyüme, olgunlaşma, bilişsel ve davranışsal gelişimle ilgili uzun süreli güvenlik verileri yoktur.
Psikiyatrik hastalıklarda klinik kötüleşme ve intihar riski Depresyondaki hastalarda antidepresan ilaçları alıp almadığına bakılmaksızın depresif semptomlarının kötüleşmesi ve intihar düşüncesinin ve davranışlarının (intihar eğilimi) ortaya çıkışı görülebilir. Bu risk anlamlı bir iyileşme oluncaya kadar devam eder. Eğer ilk bir kaç haftada veya daha uzun sürede düzelme olmuyorsa hastalar klinik kötüleşme ve intihar eğilimi bakımından özellikle tedavinin başlangıcında veya artırma ya da azaltma şeklinde doz değişiminde yakından izlenmelidir. Genel klinik pratik tüm antidepresan tedavilerde tedavinin başlangıcında intihar riskinin artabileceğini göstermiştir. Paroksetinin kullanıldığı diğer psikiyatrik durumlarda da intihar eğilimi davranışları riski artabilir. Ayrıca bu durumlarla birlikte majör depresif hastalık da bulunabilir. Bu nedenle majör depresif hastalıkta alınan önlemler diğer psikiyatrik hastalıklar tedavi edilirken de uygulanmalıdır. Hikayesinde intihar davranışı veya fikri olan hastalar, genç yetişkinler, tedavi başlamadan önce belirli derecede intihar fikri taşıyan hastalar intihar düşünceleri ve intihar teşebbüsü bakımından daha fazla risk taşırlar ve tedavi sırasında daha yakından izlenmelidir. Hastalar, (hastaları bakanlar) durumlarında herhangi bir kötüleşme olup olmadığı (yeni semptomlar gelişmesi dahil) ve/veya intihar fikri/davranışı veya kendine zarar verme düşüncesi ortaya çıkıp çıkmadığı konusunda izlenmeleri gerektiği ve bu semptomlar varsa hemen tıbbi yardım aramaları hakkında uyarılmalıdır. Ajitasyon, akatizi veya mani gibi semptomların altta yatan hastalık veya ilaç tedavisiyle ilişkili olabileceği bilinmelidir (Bkz. aşağıdaki Akatizi ve Mani ve Bipolar Hastalık; Advers Etkiler/Yan Etkiler). Klinik olarak kötüleşen (yeni semptomlar gelişenler dahil) ve/veya intihar düşüncesi/davranışı ortaya çıkan hastalarda ve özellikle eğer bu semptomlar şiddetliyse, aniden başlamışsa, veya hastanın mevcut semptomlarının bir parçası değilse, ilacı kesmek olasılığı da dahil tedavi rejiminin değiştirilmesi düşünülmelidir.
Akatizi Nadiren, paroksetin kullanımı veya diğer selektif serotonin geri alım inhibitörleri ile akatizi gelişimi görülebilir ki bu içten gelen bir huzursuzluk duygusu ve subjektif huzursuzluğa eşlik eden yerinde oturamama ve devamlı ayakta durma gibi psikomotor ajitasyon ile karakterizedir. Bu tedavinin ilk bir kaç haftasında daha fazla görülür.
Serotonin Sendrom/Nöroleptik Malign Sendrom Nadir durumlarda serotonin sendromu veya nöroleptik malign sendrom benzeri olaylar paroksetin tedavisiyle birlikte özellikle diğer serotonerjik ve/veya nöroleptik ilaçlarla kombinasyon şeklinde kullanıldığında görülebilir. Bu sendromlar potansiyel olarak yaşamı tehdit edici durumlara yol açabileceğinden eğer bu gibi durumlar (hipertermi, rijidite, myoklonüs, vital belirtilerin hızlı oynamalarıyla otonomik dengesizlik, konfüzyon, iritabilite, deliryum ve komaya ilerleyen aşırı ajitasyonu içeren mental durum değişkenlikleri gibi semptom kümeleriyle karakterize) oluşursa paroksetin ile tedavi kesilmeli, destekleyici semptomatik tedavi başlanmalıdır. Serotonerjik sendrom riskinden ötürü paroksetin serotonin öncü maddeleri (L-triptofan, oksitriptan) ile kombinasyon şeklinde kullanılmamalıdır (Bkz. Kontrendikasyonlar ve İlaç Etkileşimleri).
Mani ve Bipolar bozukluk Majör depresif epizod bipolar bozukluğun ilk şekli olabilir. Genel olarak (kontrollü çalışmalarda saptanmamışsa da) bu epizodların yalnız başına antidepresan ile tedavisi bipolar bozukluk riski altındaki hastalarda karma/manik epizodun ortaya çıkması olasılığını artırabilir. Antidepresan ile tedaviye başlamadan önce, hastalar bipolar bozukluk riski altında olup olmadıkları bakımından uygun şekilde taranmalıdır.Bu taramalar ailede intihar hikayesi, bipolar bozukluk ve depresyon gibi hastanın ayrıntılı bir psikiyatrik öyküsünü içermelidir. Paroksetinin bipolar depresyonun tedavisinde kullanımı onaylanmamıştır. Tüm antidepresanlarda olduğu gibi, paroksetin mani hikayesi olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır.
Monoamin Oksidaz İnhibitörleri Paroksetin ile tedavi MAO inhibitörleriyle tedavinin kesilmesinden en az 2 hafta sonra dikkatli olarak başlanmalıdır ve paroksetin dozajı optimal yanıta ulaşıncaya kadar yavaş yavaş artırılmalıdır (bkz. Kontrendikasyonları ve İlaç Etkileşimleri).
Renal/hepatik yetmezlik Şiddetli renal ve hepatik yetmezlikte dikkatli olunmalıdır (Bkz.Kullanım Şekli ve Dozu).
Epilepsi Diğer antidepresanlarda olduğu gibi, Paxil epilepsi hastalarında kullanılırken çok dikkatli olunmalıdır.
Nöbetler Toplamda, Paxil ile tedavi edilen hastalarda nöbetlerin meydana gelme sıklığı %0.1’den azdır. Nöbet gelişen hastalarda Paxil kullanımı kesilmelidir.
Glokom Diğer SSRI’lerde olduğu gibi, Paxil nadiren midriyazise neden olmuştur ve dar açılı glokom hastalarında kullanılırken dikkatli olunmalıdır.
Elektrokonvülsif tedavi (EKT) Paxil’in EKT ile beraber verilmesi hakkında kısıtlı klinik deneyim vardır. Ancak, SSRI alan hastalarda görülen uzun süreli EKT-uyarılmış nöbetler ve/veya ikincil nöbetler hakkında ender raporlar bulunmaktadır.
Hiponatremi Hiponatremi, yaşlılarda daha baskın olmak üzere ender olarak rapor edilmiştir. Hiponatremi genelde paroksetinin kesilmesinden sonra geriye dönmüştür.
Kanama Paxil tedavisinden sonra deri ve mukoza membran kanamaları (gastrointestinal kanamalar dahil) rapor edilmiştir. Bu yüzden Paxil kanama riskini artıran ilaçlarla birlikte kullanılırken ve kanamaya eğilimi ve predispozan faktörleri olan hastalarda kullanılırken dikkatli olunmalıdır.
Kardiyak durumlar Tüm psikoaktif ilaçlarda olduğu gibi, kardiyak hastalıkları olan hastaların tedavisinde dikkatli olunmalıdır.
Yetişkinlerde paroksetin tedavisinin kesilmesinde görülen semptomlar Yetişkinlerdeki klinik çalışmalarda, paroksetin ile tedavi edilen hastaların %30’unda, plasebo ile tedavi edilen hastaların %20’sinde tedavinin kesilmesinde advers etkiler meydana gelmiştir. Kesilme semptomlarının meydana gelmesi alışkanlık yapan ilaçlar veya istismar edilen maddelerde olduğu gibi değildir. Sersemlik, duyusal rahatsızlıklar (parestezi ve elektrik şoku duygusu), uyku bozuklukları (yoğun rüyalar dahil), ajitasyon, anksiyete, bulantı, titreme, konfüzyon, terleme, başağrısı ve diyare bildirilmiştir. Genellikle bu semptomlar hafif veya orta şiddettedir, ancak bazı hastalarda şiddetli olabilir. Bu semptomlar genellikle tedavinin kesilmesini takiben ilk bir kaç günde görülür; çok nadiren yanlışlıkla bir dozu kaçıran hastalarda böyle semptomlar bildirilmiştir. Genellikle bu semptomlar kendiliğinden ve iki hafta içinde düzelirse de bazı kişilerde daha uzun sürebilir (2-3 ay veya daha uzun). Bu nedenle paroksetin tedavisi kesilirken doz, yavaş yavaş, hastanın gereksinmesine göre bir kaç hafta veya aylık sürelerde azaltılmalıdır (Bkz. Kullanım Şekli ve Dozu’nda ‘Paroksetinin kesilmesi’).
Çocuklar ve adolesanlarda paroksetin tedavisinin kesilmesinde görülen semptomlar Çocuklar ve adolesanlardaki klinik çalışmalarda, tedavinin kesilmesinde advers olaylar paroksetin ile tedavi edilen grupta %32, plasebo ile tedavi edilenlerde %24 oranında görülmüştür. Paroksetin kesilmesinde hastaların en az %2’sinde bildirilen ve plasebo ile bildirilenin en az iki katı olan olaylar: emosyonel dengesizlik (intihar fikri, intihara teşebbüs, huy değişiklikleri ve ağlama), sinirlilik, sersemlik, bulantı ve karın ağrısı (Bkz. Yan Etkiler /Advers Etkiler).
Gebelik ve emzirme döneminde kullanım: Gebelik kategorisi D’dir. Hayvan çalışmaları herhangi bir teratojenik veya seçici embriyotoksik etki göstermemektedir. İlk trimesterde antidepresan ilaç kullanımına maruz kalmayı takiben gebelik sonuçlarının araştırıldığı son epidemiyolojik çalışmalarda; paroksetin kullanımı ile ilişkili konjenital malformasyon riskinde artış yanında, kardiyovasküler malformasyon riskinde de artış izlenmiştir. Ancak, bunun dışındaki bir başka çalışmada ise gebeliğin erken döneminde paroksetine maruz kalan kadınların bebeklerinde majör malformasyon riskinde artış olmadığı bildirilmiştir. Paroksetin veya diğer selektif serotonin geri alım inhibitörlerini kullanan gebe kadınlarda ayrıca erken doğum bildirilmiştir; ancak ilaç tedavisiyle aralarında neden-sonuç ilişkisi saptanmamıştır. Paxil, potansiyel yararı olası riskleri karşılamıyorsa gebelikte kullanılmamalıdır. Anneleri paroksetin veya diğer selektif serotonin geri emilim inhibitörlerini gebeliklerinin son safhalarına kadar kullanmaya devam eden yeni doğanlar gözlem altında tutulmalıdır; çünkü gebeliğin üçüncü trimesterinin sonunda paroksetine veya diğer selektif serotonin geri alım inhibitörlerine maruz kalan yenidoğanlarda komplikasyonlar bildirilmiştir. Ancak, ilaç tedavisi ile neden-sonuç ilişkisi saptanmamıştır. Bildirilen klinik bulgular şunlardır: solunum güçlüğü, siyanoz, apne, nöbet, ısı dengesizliği, beslemede zorluk, kusma, hipoglisemi, hipertoni, hipotoni, hiperrefleksi, titreme, sinirlilik, iritabilite, letarji, devamlı ağlama ve uyuklama hali. Bazı olgularda rapor edilen semptomlar neonatal kesilme sendromu olarak bildirilmiştir. Olguların çoğunda komplikasyonlar doğumdan hemen sonra ortaya çıkmış veya doğumu takibeden 24 saat içinde bildirilmiştir. Az miktarda paroksetin anne sütü ile atılır. Yayınlanmış çalışmalarda paroksetin emzirilen bebeklerin serum konsantrasyonlarında tayin edilebilir düzeyin altında (<2ng/ml) veya çok düşüktür (<4ng/ml). Bu bebeklerde ilaç etkisi gözlenmemiştir. Yine de, Paxil anneye sağlaması beklenen yararları bebeğe olan potansiyel riskinden fazla değilse emziren annelerde kullanılmamalıdır.
Araç ve makine kullanma üzerinde etkileri: Klinik deneyimler Paxil ile tedavinin idrak ve motor bozukluğa yol açmadığını göstermiştir.
Ancak, tüm psikoaktif ilaçlarda olduğu gibi, hastalar araba ve diğer makineleri kullanma kabiliyetleri konusunda uyarılmalıdır.
Yan etkiler/Advers etkiler:
Aşağıdaki belirtilen advers etkilerin bazılarının sıklık ve şiddetinde, devam eden tedavi ile azalma görülebilir. Aşağıda listelenen advers etkiler organ sistemlerine ve sıklıklarına göre listelenmiştir. İzole raporlar da dahil olmak üzere, sıklıklar şu şekilde tanımlanmaktadır: çok yaygın (≥1/10), yaygın (≥1/100, <1/10), yaygın olmayan (≥1/1000, <1/100), nadir (≥ 1/10.000, <1/1000) ve çok nadir (<1/10.000). Yaygın ve yaygın olmayan olayların sıklığı genel olarak klinik çalışmalarda 8000’den fazla Paxil kullanan hastadan elde edilen havuzlanmış güvenilirlik verilerinden alınmış olup, plaseboya kıyasla fazla sıklık şeklinde belirtilmiştir. Nadir ve çok nadir olaylar genellikle pazarlama sonrası verilerden saptanmış olup, gerçek sıklığı rapor edilme oranını gösterir.
Kan ve lenfatik sistem bozuklukları: Yaygın olmayan: özellikle deri ve mukus membranlarda anormal kanama (çoğunlukla ekimoz). Çok nadir: trombositopeni.
İmmün sistem bozuklukları: Çok nadir: alerjik reaksiyonlar (ürtiker ve anjioödem dahil).
Endokrin bozukluklar: Çok nadir: uygun olmayan anti-diüretik hormon salınım sendromu (SIADH).
Metabolizma ve beslenme bozuklukları: Yaygın: iştah azalması. Nadir: hiponatremi. Hiponatremi genel olarak yaşlılarda görülür ve bazen uygun olmayan anti-diüretik hormon salınım sendromuna bağlıdır (SIADH).
Psikiyatrik bozukluklar: Yaygın: uyuklama hali, uykusuzluk, ajitasyon. Yaygın olmayan: konfüzyon, halüsinasyonlar. Nadir: manik reaksiyonlar. Bu semptomlar altta yatan hastalıkla ilgili olabilir.
Sinir sistemi bozuklukları: Yaygın: baş dönmesi, titreme. Yaygın olmayan: ekstrapiramidal bozukluklar. Nadir: konvülsiyonlar, akatizi. Çok nadir: serotonin sendromu (semptomlar ajitasyon, konfüzyon, aşırı terleme, halüsinasyon, hiperrefleksi, miyoklonus, titremeyle beraber taşikardi ve tremor). Altta yatan hareket bozukluğu olan veya nöroleptik kullanan hastalarda oro-fasiyel distoniyi de içeren ekstrapiramidal bozukluklar rapor edilmiştir.
Göz bozukluklukları: Yaygın: bulanık görme. Çok nadir: akut glokom.
Kardiyak bozukluklar: Yaygın olmayan: sinüs taşikardi
Vasküler bozukluklar: Yaygın olmayan: kan basıncında geçici yükselme ve azalma. Paxil tedavisi sonrası kan basıncında geçici yükselme ve azalma genellikle önceden hipertansiyon ve anksiyetesi olan hastalarda rapor edilmiştir.
Solunum, göğüs ve mediastinal bozukluklar:Yaygın: esneme.
Gastrointestinal bozukluklar: Çok yaygın: bulantı. Yaygın: konstipasyon, diyare, ağız kuruluğu. Çok nadir: gastrointestinal kanama
Hepato-biliyer bozukluklar: Nadir: karaciğer enzimlerinde artış. Çok nadir: hepatik olaylar (örn. bazen sarılık ve/veya karaciğer yetmezliği ile ilişkili olan hepatit). Karaciğer enzimlerinde artış bildirilmiştir. Pazarlama sonrası hepatik olaylarda (örn. bazen sarılık ve/veya karaciğer yetmezliği ile ilişkili olan) çok nadir olarak rapor edilmiştir. Karaciğer fonksiyon testlerinde uzun süreli bir yükselme durumunda Paxil tedavisinin sonlandırılması düşünülmelidir.
Deri ve subkutan doku bozuklukları: Yaygın: terleme. Yaygın olmayan: döküntü. Çok nadir: fotosensitivite reaksiyonları.
Renal ve üriner bozukluk: Yaygın olmayan: idrar retansiyonu.
Üreme sistemi ve meme bozuklukları: Çok yaygın: seksüel disfonksiyon. Nadir: hiperprolaktinami/galaktore.
Genel bozukluklar ve uygulama durumları: Yaygın: güçsüzlük. Çok nadir: periferal ödem.
Paxil tedavisinin kesilmesi ile görülen semptomlar: Yaygın: baş dönmesi, duyusal rahatsızlıklar, uyku bozuklukları, anksiyete, başağrısı. Yaygın olmayan: ajitasyon, bulantı, titreme, konfüzyon, terleme, diyare. Pek çok psikoaktif ilaçta olduğu gibi, Paxil tedavisinin kesilmesi (özellikle ani) baş dönmesi, duyumsal rahatsızlıklar (paraestazi ve elektrik şok duyumları dahil), uyku bozuklukları (yoğun rüyaları içeren), ajitasyon veya anksiyete, bulantı, başağrısı, terleme, konfüzyon, diyare ve terleme semptomlarına neden olabilir. Hastaların çoğunda bu olaylar hafif ve orta şiddette olup kendi kendini sınırlar. Hiçbir hasta grubu bu semptomlar için yüksek risk altında olmamakla beraber, Paxil tedavisine devam istenmediğinde doz kademeli olarak azaltılarak kesilmelidir (Bkz. Kullanım Şekli ve Dozu, Uyarılar/Önlemler).
Pediatrik klinik çalışmalardaki yan etkiler: Aşağıda belirtilen yan etkiler pediatrik klinik çalışmalarda hastaların en az %2’sinde ve plaseboya göre iki katı oranda görülmüştür: Duygusal değişkenlik (kendine zarar verme, intihar düşüncesi, intihar teşebbüsü, ağlama ve duygu durum değişkenlikleri), kızgınlık, iştah azalması, titreme, terleme, aşırı hareketlilik, ajitasyon. İntihar düşüncesi ve intihar teşebbüsü genellikle majör depresif bozukluğu olan adolesanlardaki klinik çalışmalarda gözlenmiştir. Kızgınlık özellikle obsesif kompülsif hastalığı olan çocuklarda ve özellikle 12 yaştan küçük çocuklarda görülmüştür. Doz azaltımı rejiminin kullanıldığı çalışmalarda (günlük doz haftalık aralıklarla 10 mg/gün olmak üzere bir hafta için 10 mg/gün doza azaltıldı) doz azaltımı veya Paxil tedavisinin sonlandırılması esnasında görülen aşağıdaki semptomlara hastaların en az %2’sinde ve plaseboya göre iki katı oranda rastlanmıştır: Duygusal değişkenlik, sinirlilik, baş dönmesi, bulantı ve abdominal ağrı. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE HEKİMİNİZE BAŞVURUNUZ.
İlaç etkileşimleri:
Serotonerjik ilaçlar Diğer selektif serotonin geri-alım inhibitörleriyle olduğu gibi, serotonerjik ilaçların [MAO inhibitörleri, L-triptofan, triptanlar, tramadol, linezolid, selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI), lityum ve St John’s Wort-hypericum perforatum preparatları dahil] birlikte uygulanması 5-HT’ye bağlı etkilerin ortaya çıkmasına yol açabilir (Serotonin sendromu: Bkz. Kontrendikasyonlar ve Uyarılar/Önlemler). Bu tür ilaçlar Paxil ile birlikte uygulanırsa dikkatli olunmalı ve daha sıkı bir klinik izleme yapılmalıdır.
Pimozid Tek düşük doz pimozidin (2 mg) paroksetin ile birlikte verildiği bir çalışmada pimozid düzeylerinin arttığı gösterilmiştir. Bu etkileşimin mekanizması henüz bilinmemektedir; ancak pimozidin dar terapötik indeksinden ötürü ve QT aralığını uzattığı bilindiğinden, Paxil ile pimozidin birlikte kullanımı kontrendikedir. (Bkz. Kontrendikasyonlar).
İlaç metabolize eden enzimler Paroksetinin metabolizması ve farmakokinetiği ilaç metabolizma enzimlerini indükleyen veya inhibe eden ilaçlardan etkilenebilir. Paxil bilinen bir metabolizma inhibitörü ile beraber verilecekse doz aralığının alt sınırındaki dozlarda verilmesine dikkat edilmelidir. Bilinen bir metabolizma enzim indükleyicisi ile beraber verilirken (örn:karbamazepin, rifampisin, fenobarbital, fenitoin) Paxil’in herhangi bir başlangıç dozajı ayarlanmasına gerek yoktur. Sonradan yapılacak herhangi bir dozaj ayarlaması klinik etki (tolere edilebilirlik ve etkinlik) ile belirlenmelidir. Anti-konvülsanlar Karbamazepin, fenitoin, sodyum valproat. Birlikte verilmesi bu ajanların farmakokinetik/dinamik profilinde herhangi bir etki yapmamıştır. Prosiklidin: Paxil’in günlük uygulaması prosiklidin plazma düzeylerini anlamlı ölçüde artırabilir. Eğer antikolinerjik etkiler görülürse prosiklidin dozu azaltılmalıdır.
Paroksetinin CYP2D6 inhibitör potensi Selektif serotonin geri alım inhibitörlerini de içeren diğer antidepresanlarda olduğu gibi, paroksetin hepatik sitokrom P450 CYP2D6 enzimini inhibe eder. CYP2D6 inhibisyonu birlikte uygulanan ve bu enzim ile metabolize olan ilaçların plazma konsantrasyonlarının artmasına yol açabilir. Bunlar belirli trisiklik antidepresanlar (ör. amitriptilin, nortriptilin, imipramin ve desipramin), fenotiazin nöroleptikleri (ör. perfenazin ve tiyoridazin, bkz. Kontrendikasyonlara), risperidon, atomoksetin, bazı Tip1c antiaritmikleri (ör. propafenon ve flekainid) ve metoprolol. CYP3A4 Paroksetin ve sitokrom CYP3A4 için substrat olan terfenadinin kararlı durum koşullarında birlikte verildiği bir in vivo bir etkileşim çalışmasında, paroksetinin terfenadin farmakokinetiğini etkilemediğini ortaya koymuştur. Benzer bir in vivo etkileşim çalışması paroksetinin alprazolamın farmakokinetiğini etkilemediğini (ya da tersini) göstermiştir. Paroksetinin terfenadin, alprazolam ve CYP3A4 substratı diğer ilaçlarla birlikte uygulanmasını herhangi bir tehlike yaratması beklenmez. Klinik çalışmalar paroksetinin emilim ve farmakokinetiğinin yiyecek, antasidler, digoksin, propranololden etkilenmediği veya sadece marjinal düzeyde (doz rejiminde hiçbir değişiklik gerektirmeyecek düzeyde) etkilendiğini göstermiştir.
Alkol: Paxil alkolün yol açtığı zihinsel ve motor bozukluğu artırmasa da, hastaların Paxil ve alkolü birlikte kullanması tavsiye edilmez.
Kullanım şekli ve dozu:
Oral yolla alınır. Paxil’in günde bir defa sabahları yemekle birlikte alınması tavsiye edilir. Tabletler çiğnenmeden yutulmalıdır. Tüm antidepresan ilaçlarda olduğu gibi, tedaviye başlanmasından sonraki ilk iki ila üç hafta içinde ve daha sonra klinik olarak uygun görüldüğü şekilde dozaj gözden geçirilmeli ve gerekli görüldüğü takdirde ayarlanmalıdır. Hastalar semptomlardan kurtulduklarından emin olana dek yeterli bir süre tedaviye devam etmelidir. Bu süre depresyon için aylarca, hatta Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) ve Panik Bozukluk için daha da uzun olabilir. Birçok psikoaktif ilaçta olduğu gibi, ilacın ani kesilmesinden kaçınılmalıdır (bkz Yan Etkiler/Advers Etkiler). (Hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde)
Depresyon: Tavsiye edilen doz günde 20 mg’dır. Bazı hastalarda dozu artırmak gerekebilir. Doz, hastanın cevabına göre, kademeli olarak, 10 mg’lık artışlar ile günde 50 mg’a yükseltilebilir.
Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB): Tavsiye edilen doz günde 40 mg’dır. Hastalar günde 20 mg ile başlamalıdır ve doz haftada 10 mg’lık artışlar ile yükseltilebilir. Bazı hastalar dozun günde maksimum 60 mg’a kadar artırılmasından fayda sağlar.
Panik Bozukluk: Tavsiye edilen doz günde 40 mg’dır. Hastalar günde 10 mg ile başlamalıdır ve doz hastanın cevabına göre haftada 10 mg’lık artışlar ile yükseltilebilir. Bazı hastalar dozun günde maksimum 50 mg’a kadar artırılmasından fayda sağlar. Genelde bilindiği üzere, panik bozukluğun tedavisinin erken dönemlerinde panik semptomatolojisinin kötüleşme potansiyeli vardır; bu yüzden düşük bir başlangıç dozu tavsiye edilir.
Sosyal anksiyete bozukluğu/Sosyal Fobi: Tavsiye edilen doz günde 20 mg’dır. 20 mg’lık doza cevap vermeyen hastalarda gerektiğinde 10 mg’lık doz artırımları yararlı olabilir; doz maksimum günde 50 mg’a artırılabilir. Doz değişiklikleri en az 1 haftalık aralıklarla yapılmalıdır.
Yaygın anksiyete bozukluğu: Tavsiye edilen doz günde 20 mg’dır. 20 mg’lık doza cevap vermeyen hastalarda gerektiğinde 10 mg’lık doz artırımları yararlı olabilir; doz hastanın yanıtına göre maksimum günde 50 mg’a artırılabilir.
Post travmatik stres bozukluğu: Tavsiye edilen doz günde 20 mg’dır. 20 mg’lık doza cevap vermeyen hastalarda gerektiğinde, 10 mg’lık doz artırımları yararlı olabilir; doz hastanın cevabına göre maksimum günde 50 mg’a kadar artırılabilir.
Genel Bilgi: Paxil alımının sonlandırılması: Diğer psikoaktif ilaçlarda da olduğu gibi, tedavinin aniden kesilmesinden genel olarak kaçınılmalıdır (bkz. Uyarılar/Önlemler ve Yan Etkiler/Advers Etkiler). Azaltılan doz rejiminin yeraldığı son klinik çalışmalarda, 1 hafta arayla günde 10 mg’lık doz azaltılması sözkonusu olmuştur. 20mg/gün dozuna ulaşıldığında, hasta tedavinin kesilmesinden önce 1 hafta bu dozla devam etmiştir. Eğer doz azaltımı veya tedavinin sonlandırılmasına bağlı tolere edilmeyen semptomlar görülür ise, önceden reçete edilen doza geri dönülmesi düşünülebilir. Sonrasında, doktor doz azaltımına kademeli olarak devam edebilir.
Diğer popülasyonlar: Yaşlılar: Yaşlı deneklerde paroksetinin plazma konsantrasyonunda artışlar meydana gelmektedir. Dozajlama yetişkinlerin başlangıç dozunda başlamalıdır ve haftada 10 mg’lık artırımlar halinde hastanın cevabına göre maksimum 40 mg’a kadar artırılabilir.
Çocuklar ve adolesanlar (18 yaş altı): Paxil 18 yaş altındaki çocuklar ve adolesanlarda kullanılmaz (Bkz. Uyarılar/Önlemler).
Renal/hepatik bozukluk: Şiddetli renal bozukluğu (kreatinin klirensi <30 ml/dak) veya şiddetli hepatik bozukluğu olan hastalarda paroksetinin plazma konsantrasyonunda artışlar meydana gelmektedir. Tavsiye edilen doz günde 20 mg’dır. Doz artırımı, gerekliyse, aralığın alt sınırına kadar olmalıdır.
Aşırı Dozaj Mevcut verilerden geniş bir güvenlik marjı olduğu anlaşılmaktadır. Aşırı doz tek başına veya alkol de dahil olmak üzere başka bir ilaçla kombinasyon halinde 2000 mg’a kadar almış hastalar rapor edilmiştir. Paxil’in aşırı dozda alınmasında görülen semptomlar advers etkiler altında bildirilen semptomlara ilaveten kusma, gözbebeğinde genişleme, ateş, kan basıncında değişiklikler, baş ağrısı, istemsiz kas kontraksiyonları, ajitasyon, anksiyete ve taşikardi bildirilmiştir. Koma veya EKG değişiklikleri gibi olaylar ara sıra, ölümle sonuçlanması ise çok nadir olarak rapor edilmiş, fakat bu olaylar genelde Paxil alkollü veya alkolsüz diğer psikotropik ilaçlarla beraber alındığında meydana gelmiştir. Bilinen özel bir antidotu yoktur. Tedavi, herhangi bir antidepresanın aşırı dozda alınması durumunda alınacak tedbirlerden oluşmaktadır. Aktif karbonun erken alınması Paxil’in absorpsiyonunu geciktirebilir.
Saklama Koşulları 30°C’nin altında oda sıcaklığında ve kuru bir yerde saklayınız. ÇOCUKLARIN ERİŞEMEYECEKLERİ YERLERDE VE AMBALAJINDA SAKLAYINIZ.
Atc Kodu:
N06AB05
İthalatçı Firma:
Glaxo Smith Kline İlaçları San.Ve Tic.A.Ş
Telefon: (212) 339 44 00
Email: [email protected]