Sinir Sistemi » Antiepileptik İlaçlar » Antiepileptikler » Hidantoin Türevleri » Fenitoin Sodyum
Formülü:
Her 5 mL'lik ampülde,
Fenitoin sodyum…………………………………………………….250 mg
Koruyucu:
Propilen glikol……………………………………2.073 g
Yardımcı maddeler: Sodyum hidroksit…………………………………..2 mg
Etanol % 96……………………………………………………….0.521 ml
Farmakolojik özellikleri:
Endikasyonları:
Fenitoin tonik-klonik (grand mal) tipinde status epileptikusun kontrol altına alınmasında ve nöroşirürji ve/veya ağır kafa travması sırasında ya da sonrasında konvülsiyonların önlenmesi ve tedavisinde endikedir. Fenitoin ayrıca migren, trigeminal nevralji ve belirli psikozların tedavisinde de kullanılmıştır. Ayrıca kardiyak aritmiler, dijital entoksikasyon ve miyokard enfarktüsü sonrası olayların tedavisinde de kullanılmıştır.
Kontrendikasyonları:
Fenitoin, fenitoin ya da diğer hidantoinlere aşırı duyarlılığı olan hastalarda kontrendikedir.
Ventriküler otomatisite üzerindeki etkisi nedeniyle fenitoin sinüs bradikardisi, sino-atriyal blok, ikinci ve üçüncü derece A-V blok ve Adams-Stokes sendromu olan hastalarda kontrendikedir.
Uyarılar/Önlemler:
Uyarılar
Yetişkinlerde intravenöz uygulama dakikada 50 mg'ın üstüne çıkmamalıdır. İlaç yenidoğanlarda dakikada 1-3 mg/kg'ı aşmayacak hızla uygulanmalıdır.
Atriyal ve ventriküler depresyon ve ventriküler fibrilasyonla birlikte şiddetli kardiyotoksik reaksiyonlar ve ölümler bildirilmiştir. Ağır komplikasyonlar en sık yaşlılarda ya da ciddi hastalık tablosundakilerde görülür.
Fenitoin hipotansiyonlu ve ağır miyokard yetersizliği olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.
Hipotansiyon genellikle ilaç intravenöz yolla uygulandığında ortaya çıkar.
Çoğunlukla kullanılan dozlar ve uygulama yöntemleriyle terapötik aralıkta serum fenitoin düzeyleri kolayca sağlanamayacağından, intramüsküler yol status epileptikus tedavisinde tavsiye edilmez.
Fenitoin ile, seyrek de olsa akut karaciğer yetmezliği vakaları dahil, akut hepatotoksisite vakaları bildirilmiştir.Bu olaylar ateş, deri döküntüsü ve lenfadenopati ile karakterize aşırı duyarlılık reaksiyonları ile ilişkilendirilmiş olup, genellikle tedavinin ilk 2 ayı içinde ortaya çıkar. Sık görülen diğer belirtiler sarılık, hepatomegali, serum transaminaz düzeylerinde yükselme, lökositoz ve eozinofilidir. Akut fenitoin hepatotoksisitesinde klinik seyir kısa sürede iyileşmeden ölüme kadar uzanır. Akut hepatotoksisiteli bu hastalarda fenitoin derhal kesilmeli ve bir daha uygulanmamalıdır.
Fenitoin ile benign lenf düğümü hiperplazisi, psödolenfoma, lenfoma ve Hodgkin hastalığı dahil lenfadenopati (lokal ya da yaygın) gelişmesi arasında bir ilişki olduğunu düşündüren bazı vakalar bildirilmiştir. Bir neden ve sonuç ilişkisi saptanmış olmasa da, lenfadenopati meydana gelmesi bu durumun başka lenf düğümü patolojisi tiplerinden ayırt edilmesi gerektiğini gösterir. Lenf düğümü tutulumu serum hastalığını andıran belirtiler ve semptomlar (örn; ateş, döküntü, karaciğer tutulumu) ile birlikte ya da olmadan ortaya çıkabilir. Bütün lenfadenopati vakalarında uzun bir süre gözlem yaparak takip gerekir ve konvülsiyonların alternatif antikonvülsan ilaçlar ile kontrol altına alınabilmesi için gereken her şey yapılmalıdır.
Kronik alkol kullanımı serum düzeylerini düşürebilirken, akut alkol kullanımı fenitoinin serum düzeylerini yükseltebilir.
Fenitoin ile porfiride alevlenme arasında bir bağlantı kuran izole vaka raporları göz önünde tutulursa, bu ilacı söz konusu hastalıktan şikayetçi hastalara fenitoin uygulanırken dikkat edilmelidir.
Önlemler
Genel
Parenteral fenitoin (bolus yöntemiyle ya da infüzyon yöntemiyle uygulanır) geniş lumenli bir iğne ya da kateter ile büyük bir vene yavaş (yetişkinlerde dakikada 50 mg'ı aşmamak üzere) enjekte edilmelidir. Her intravenöz (IV) fenitoin enjeksiyonundan önce, solüsyonun alkali olmasına bağlı lokal venöz irritasyonu önlemek için aynı iğne ya da IV kateter serum fizyolojik ile yıkanmalı ve ardından steril serum fizyolojik enjeksiyonu yapılmalıdır.
IV fenitoinin damar dışında çıkmasıyla ya da çıkış olmadan, enjeksiyon bölgesinde yumuşak doku iritasyonu ve inflamasyonu meydana gelmiştir. Yumuşak doku iritasyonu hafif duyarlılıktan yaygın nekroza, deride ölü dokunun atılmasına kadar uzanabilir, seyrek olarak amputasyona kadar gidebilir. Subkutan ya da perivasküler enjeksiyon gibi uygun olmayan uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Fenitoinin biyotransformasyonu başlıca karaciğerde olur. Karaciğer işlevi bozulmuş hastalar, yaşlı hastalar ya da ciddi hastalık tablosundakilere erken toksisite belirtileri ortaya çıkabilir.
Fenitoin verilmiş olan bireylerin küçük bir bölümünün ilacı yavaş metabolize ettiği gösterilmiştir. Yavaş metabolizma enzim etkinliğinin sınırlı oluşuna ve indüksiyon eksikliğine bağlı olabilir ve genetik faktörlerle belirlendiği anlaşılmaktadır.
Toksik hepatit, karaciğer hasarı ve aşırı duyarlılık sendromu bildirilmiştir ve ender olarak ölüme neden olabilir (Bkz Yan Etkiler/Advers Etkiler).
Deride döküntü meydana gelirse fenitoin kesilmelidir. Döküntü eksfolyatif, purpura ya da bül tarzındaysa ya da lupus eritematosus, Stevens-Johnson sendromu ya da toksik epidermal nekroliz kuşkusu varsa bu ilaca devam edilmemeli ve başka bir tedavi düşünülmelidir (Bkz Yan Etkiler/Advers Etkiler). Döküntü daha hafif tipteyse (kızamık ya da kızıl gibi) döküntü tümüyle kaybolduktan sonra tedaviye geri dönülebilir. Tedaviye tekrar başladıktan sonra döküntü yeniden ortaya çıkarsa bir daha fenitoin tedavisi uygulanması kontrendikedir.
Literatür raporları fenitoin, kraniyal radyasyon ve kortikosteroidlerin aşamalı olarak azaltılması şeklinde bir kombine uygulamanın eritema mültiforme ve/veya Stevens-Johnson sendromu ve/veya toksik epidermal nekroliz gelişmesiyle bağlantılı olabileceğini düşündürmektedir.
Yukarıdaki durumların herhangi birinin görüldüğü hastalarda yapısal olarak benzer bileşikler (örn; barbitüratlar, süksinimidler, oksazolidindionlar ve başka benzer bileşikler) kullanılıyorsa dikkat edilmelidir.
Makrositoz ve megaloblastik anemi meydana gelmiş olsa da, bu durumlar genellikle folik asit tedavisine yanıt verir. Fenitoin tedavisine folik asit eklenirse konvülsiyon kontrolü azalabilir.
İlacın insülin salınması üzerindeki inhibitör etkisine bağlı hiperglisemi bildirilmiştir. Ayrıca fenitoin diyabetli hastalarda serum glukoz düzeylerini de artırabilir.
Fenitoin hipoglisemi ya da başka metabolik nedenlere bağlı konvülsiyonlarda endike değildir. Gerektiği üzere uygun tanı amaçlı girişimler yapılmalıdır.
Fenitoin absans (petit mal) konvülsiyonlarında etkili değildir. Tonik-klonik (grand mal) ve absans (petit mal) konvülsiyonları varsa kombine ilaç tedavisi gerekir.
Serum fenitoin düzeyleri optimal aralığın üstünde kalırsa "delirium", "psikoz" ya da "ensefalopati" olarak adlandırılan konfüzyon tabloları ya da ender olarak geri dönüşsüz serebellum işlev bozukluğu meydana gelebilir. Bu nedenle, ilk akut toksisite belirtisinde serumdaki ilaç düzeyinin belirlenmesi tavsiye edilir. Serum düzeyleri çok yüksekse fenitoin tedavisinde dozun azaltılması gerekir; semptomlar devam ederse fenitoin tedavisinin kesilmesi tavsiye edilir.
Hasta Bilgisi
Hastalar hekimlerine danışmadan önce başka ilaçlar ya da alkollü içecekler almamaları konusunda uyarılmalıdır.
Hastalara deride döküntü meydana gelirse hekimlerine danışmaları söylenmelidir.
Laboratuvar Testleri
Optimal doz ayarlaması yapabilmek için fenitoinin serum düzeylerinin belirlenmesi gerekebilir.
Gebelikte Kullanımı
Epilepsili kadınlarda antikonvülsan ilaç kullanımı ile bu kadınların çocuklarında doğum defekti insidansının daha yüksek oluşu arasında bir bağlantı olduğunu düşündüren birkaç vaka bildirilmiştir. Fenitoin ve fenobarbital ile ilişkili veriler daha kapsamlıdır, ancak bunlar aynı zamanda en sık reçetelenen antikonvülsan ilaçlardır. Daha az sayıda sistematik ya da anekdotal bildirim, bilinen bütün antikonvülsan ilaçların kullanımıyla bir bağlantı olabileceğini düşündürmektedir.
İlaç tedavisi uygulanan epilepsili kadınların çocuklarında doğum defekti insidansının daha yüksek olduğunu düşündüren bildirimlerin kesin bir neden sonuç ilişkisini kanıtlayacağı düşünülemez. İnsanda ilaçların teratojenitesine ilişkin yeterli veri elde etmenin entrensek metodolojik sorunları vardır. Genetik faktörler ya da epileptik durumun kendisi doğum defektlerine yol açmada ilaç tedavisinden daha önemli olabilir. Antikonvülsan ilaç kullanan annelerin büyük çoğunluğunun doğurduğu bebekler normaldir. Status epileptikusa bağlı hipoksiye neden olma ve yaşamı tehdit etme ihtimalinin yüksek olması sebebiyle ilacın majör konvülsiyonları önlemek için uygulandığı hastalarda antikonvülsan ilaçların kesilmemesi önem taşır. Konvülsiyon şiddeti ve sıklığının ilacın kesilmesinde hasta açısından ciddi bir tehdit yaratmayacağı bireysel vakalarda gebelikten önce ve gebelik sırasında ilacın kesilmesi düşünülebilir; ancak minör konvülsiyonların bile gelişmekte olan embriyo ya da fötus açısından tehlike yaratmayacağı güvenle söylenemez. İlacı yazan hekimin, gebe kalabilecek epilepsili kadınların tedavisinde ya da bu kadınlara tavsiyelerde bulunurken bu noktaları değerlendirmesi gerekir.
Fenitoin ve başka antikonvülsan ilaçlar kullanan kadınların çocuklarında yarık dudak/damak ve kalp malformasyonları gibi konjenital malformasyonların insidansında artış bildirilmesine ek olarak, fetal hidantoin sendromu da bildirilmiştir. Bu sendromda fenitoin, barbitürat, alkol ya da trimetadion kullanan annelerin çocuklarında prenatal büyüme geriliği, mikrosefali ve mental gerilik görülür. Ancak, bu özelliklerin tümü birbiriyle ilişkilidir ve sıklıkla başka nedenlere bağlı intrauterin büyüme geriliğiyle bağlantılıdır.
Anneleri gebelik boyunca fenitoin kullanmış olan çocuklarda nöroblastom dahil izole malignite vakaları bildirilmiştir.
Fenitoinin emilimi ya da metabolizmasının değişmesi nedeniyle hastaların büyük bir bölümünde gebelik sırasında konvülsiyon sıklığında artış görülür. Epilepsili gebe bir hastanın tedavisinde gereken doz ayarlamasına yol gösterebilmesi için serum fenitoin düzeylerinin periyodik olarak ölçülmesi özellikle önem taşır. Ancak, muhtemelen doğumdan sonra orijinal doza yeniden dönülmesi gerekecektir.
Fenobarbital ve/veya fenitoin verilen epilepsili annelerin doğurduğu bebeklerde ilk 24 saat içinde yenidoğan pıhtılaşma defektleri bildirilmiştir. Vitamin K'nın bu defekti önlediği ya da düzelttiği gösterilmiştir ve doğumdan önce anneye ve doğumdan sonra yenidoğana verilmesi tavsiye edilir.
Emzirenlerde Kullanım
Fenitoinin düşük konsantrasyonlarda anne sütüne geçtiği anlaşıldığından bu ilacı kullanan kadınların bebeklerini emzirmesi tavsiye edilmez.
Pediyatrik Hastalarda Kullanım
Bkz Kullanım Şekli ve Dozu.
Yan etkiler/Advers etkiler:
Bu ilacın intravenöz kullanımıyla bağlantılı en önemli toksisite belirtileri kardiyovasküler kollaps ve/veya merkez sinir sistemi depresyonudur. İlaç intravenöz yolla hızla uygulandığında hipotansiyon meydana gelir. Uygulama hızı çok önemlidir, erişkinlerde dakikada 50 mg'yi ve yenidoğanlarda dakikada 1-3 mg/kg'ı geçmemelidir. Bu hızla toksisite minimum düzeyde olacaktır.
Kardiyovasküler Sistem: Atriyal ve ventriküler ileti depresyonu ve ventriküler fibrilasyon ile ciddi kardiyotoksik reaksiyonlar ve ölümler bildirilmiştir. Ağır komplikasyonlar en sık yaşlı ya da ciddi hastalık tablosunda olanlarda görülür.
Merkezi Sinir Sistemi: Fenitoin tedavisinde en sık karşılaşılan belirtiler bu sistemle ilgilidir ve genellikle dozla ilişkilidir. Bunlardan bazıları nistagmus, ataksi, konuşmada güçlük, koordinasyon azalması ve mental konfüzyondur.
Baş dönmesi, uykusuzluk, geçici sinirlilik, motor seğirmeler ve baş ağrısı de gözlemlenmiştir. Ayrıca seyrek de olsa, fenotiazin ve diğer nöroleptik ilaçların neden oldukları kore, distoni, tremor ve asteriksise benzer, fenitoine bağlı diskinezi bildirilmiştir.
Uzun süreli fenitoin tedavisi uygulanan hastalarda baskın duyusal periferik polinöropati gözlemlenmiştir.
Gastrointestinal Sistem: Bulantı, kusma, kabızlık, toksik hepatit ve karaciğer hasarı (Bkz Uyarılar/Önlemler).
Deri ve Ekleri: Skarlitiniform veya morbiliform döküntüleri de içeren ve bazen ateşin eşlik ettiği dermatolojik belirtiler. En sık morbiliform döküntü (kızamık benzeri) görülür, diğer tip dermatitler daha seyrek görülür. Ölüme yol açabilecek daha ciddi diğer formlar büllü, eksfolyatif ya da purpuralı dermatit, lupus eritematosus, Stevens-Johnson sendromu ve toksik epidermal nekrolizdir (Bkz Uyarılar/Önlemler).
Hemopoetik Sistem: Fenitoin uygulanmasına bağlı zaman zaman bazıları ölümcül olabilen hemopoetik komplikasyonlar bildirilmiştir. Bunlardan bazıları trombositopeni, lökopeni, granülositopeni, agranülositoz ve kemik iliği baskılanması ile beraber ya da tek başına seyreden pansitopenidir. Makrositoz ve megaloblastik anemi meydana geldiğinde, bu durumlar genellikle folik asit tedavisine yanıt verir (Bkz Uyarılar/Önlemler). Benign lenf düğümü hiperplazisi, psödolenfoma, lenfoma ve Hodgkin hastalığı gibi lenfadenopati bildirilmiştir (Bkz Uyarılar/Önlemler).
Bağdoku Sistemi: Yüz hatlarında kabalaşma, dudaklarda büyüme, gingiva hiperplazisi, hipertrikoz ve Peyronie hastalığı.
Enjeksiyon Bölgesi: İntravenöz fenitoinin damar dışına çıkmasıyla ya da çıkış olmadan lokal iritasyon, inflamasyon, duyarlılık, nekroz ve deride dökülme bildirilmiştir.
Immünolojik: Aşırı duyarlılık sendromu (artraljiler, eozinofili, ateş, karaciğer işlev bozukluğu, lenfadenopati ya da döküntü gibi semptomlar içerir, ancak bunlarla sınırlı değildir), sistemik lupus eritematosus, periarteritis nodosa ve immün globülin anormallikleri meydana gelebilir. Hala seyrek de olsa, bir kaç bireysel vaka bildirimi siyahlarda deride döküntü ve hepatotoksisite dahil aşırı duyarlılık reaksiyonlarının insidansının, artmış olabileceğini düşündürmektedir.
İlaç etkileşimleri:
İlaç Etkileşimleri
Serum fenitoin düzeylerini artıran ya da azaltan ya da fenitoinin etkileyebileceği pek çok ilaç vardır. Serum fenitoin konsantrasyonlarının belirlenmesi özellikle olası ilaç etkileşimlerinden şüphelenildiğinde önem taşır. En sık meydana gelen ilaç etkileşimleri aşağıda belirtilmiştir.
1. Fenitoinin serum düzeylerini artırabilecek ilaçlardan bazıları akut alkol kullanımı, dikumarol, disulfiram, metilfenidat, omeprazol, tiklopidin ve viloksazindir. Aşağıdaki ilaç sınıfları da dahildir.
İlaç Sınıfları, Her Sınıftaki İlaçlar (örnek)şeklinde
analjezik / antiinflamatuar ajanlar; Azapropazon,
Fenilbutazon, Salisilatlar
Anestezikler; Halotan
Antibakteriyel ajanlar; Kloramfenikol, Eritromisin,İzoniazid,Sulfonamidler
Antikonvülsanlar; Felbamat, süksinimidler
Antifungal ajanlar; Amfoterisin B,Flukonazol,
Ketokonazol,Mikonazol,İtrakonazol
Benzodiazepinler / psikotrop ajanlar; Klordiazepoksit,Diazepam Trazodon
Kalsiyum kanal blokerleri / kardiyovasküler ajanlar; Amiodaron Diltiazem,Nifedipin
H2-antagonistleri;
Hormonlar; Östrojenler
Oral hypoglisemik ajanlar; Tolbutamid
Serotonin geri alım inhibitörleri; Fluoksetin
2. Fenitoinin serum düzeylerini düşürebilecek ilaçlardan bazıları antibakteriyel ajanlar/florokinolonlar (siprofloksasin ve rifampin gibi), kronik alkol kullanımı, diazoksit, rezerpin, sükralfat, teofilin ve vigabatrindir.
Molindon hidroklorür fenitoinin emilimini bozan kalsiyum iyonları içerir. Emilim sorunlarının önüne geçmek için, kalsiyum içeren antasit preparatları dahil kalsiyum preparatları ile fenitoinin alım zamanları buna göre ayarlanmalıdır.
3. Fenitoinin serum düzeylerini artırabilen ya da azaltabilen ilaçlardan bazıları şunlardır.
İlaç Sınıfları Her Sınıftaki İlaç (örnek) şeklinde
Antikonvülsanlar; karbamazepin, fenobarbital
sodyum valproat,valproik asit
Antineoplastik ajanlar;
benzodiazepinler,fenotiazinler,psikotrop ajanlar; klordiazepoksit,diazepam
Bunun gibi, fenitoinin karbamazepin, fenobarbital, valproik asit ve sodyum valproatın serum düzeyleri üzerindeki etkileri önceden tahmin edilememektedir.
4. Gerçek bir ilaç etkileşimi olmasa da, trisiklik antidepresanlar duyarlı hastalarda konvülsiyonları başlatabilir ve fenitoin dozunun ayarlanması gerekebilir.
5. Kandaki düzeyleri ve/veya etkileri fenitoin tarafından değiştirilebilecek ilaçlardan bazıları klozapin, kortikosteroidler, kumarin grubu antikoagülanlar, siklosporin, diazoksit, furosemid, lamotrigin, paroksetin, teofilin ve vitamin D'dir. Aşağıdaki ilaç sınıfları da dahildir.
İlaç Sınıfları; Her Sınıftaki İlaçlar (örnek) şeklinde
Antibakteriyel ajanlar; Doksisiklin,prazikuantel,
rifampin,tetrasiklin
Antifungal ajanlar; Antineoplastik ajanlar;
Kalsiyum kanal blokerleri / kardiyovasküler ajanlar; Dijitoksin,Nikardipin,Nimodipin,Kinidin,
Verapamil
Hormonlar; Östrojenler,Oral kontraseptifler
Nöromüsküler blok yapan ajanlar; alkuronyum,
pankuronyum,vekuronyum
opioid analjezikler; metadon
Oral hipoglisemik ajanlar; klorpropamid,glibürid
tolbutamid
İlaç Enteral Beslenme/Beslenme Preparatları Etkileşimi
Literatürde bildirilen vakalar enteral beslenme preparatları ve/veya benzeri beslenme takviyeleri verilen hastalarda fenitoinin plazma düzeylerinin beklenenden daha düşük olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle fenitoinin enteral beslenme preparatlarıyla birlikte uygulanmaması önerilir.
Bu hastalarda serumdaki fenitoin düzeyinin daha sık izlenmesi gerekebilir.
İlaç-Laboratuvar Testi Etkileşimleri
Fenitoin serumdaki proteine bağlı iyot (PBİ) düzeylerinin azalmasına neden olabilir. Ayrıca deksametazon ya da metirapon testlerinde değerlerin normalden düşük çıkmasına da yol açabilir. Fenitoin serum glukoz, alkali fosfataz ve gama glutamil transpeptidaz (GGT) düzeylerinin yükselmesine neden olabilir. Fenitoin kan kalsiyumu ve kan şekeri metabolizma testlerini etkileyebilir.
Kullanım şekli ve dozu:
Parenteral fenitoin yavaş intravenöz (IV) bolus olarak ya da IV infüzyon ile uygulanabilir.
Bolus Uygulama: Parenteral fenitoin bolus halinde, hızı erişkinlerde dakikada 50 mg'ı geçmeyecek şekilde yavaş, geniş lumenli bir iğne ya da intravenöz katater ile büyük bir vene enjekte edilmelidir. Her intravenöz fenitoin enjeksiyonundan önce, solüsyonun alkali olmasından kaynaklanan lokal venöz irritasyonu önlemek için, aynı iğne ya da kateter serum fizyolojik ile yıkanmalı ve ardından steril serum fizyolojik enjeksiyonu yapılmalıdır.
İnfüzyon Uygulama: İnfüzyon uygulaması için parenteral fenitoin 50-100 ml normal serum fizyolojik içinde seyreltilmeli, solüsyondaki nihai fenitoin konsantrasyonu 10 mg/ml'yi aşmamalıdır. Karışım hazırlanır hazırlanmaz uygulamaya başlanmalı ve bir saat içinde tamamlanmalıdır (infüzyon karışımı buzdolabına konmamalıdır). In-line filtre (0-22-0.50 mikron) kullanılmalıdır. Her intravenöz fenitoin enjeksiyonundan önce, solüsyonun alkali olmasından kaynaklanan lokal venöz irritasyonu önlemek için, aynı iğne ya da kateter serum fizyolojik ile yıkanmalı ve ardından steril serum fizyolojik enjeksiyonu yapılmalıdır.
Solüsyon ve ambalaj izin verdiği ölçüde, parenteral ilaç ürünleri uygulanmadan önce partiküllü madde olup olmadığı ve renginin bozulup bozulmadığı gözle kontrol edilmelidir.
Hem seyreltilmemiş formu hem de infüzyon karışımı bulanık ve çökeltili olmadığı sürece kullanılabilir.
Seyreltilen infüzyon karışımı (fenitoin artı normal serum fizyolojik) buzdolabına konmamalıdır. Seyreltilmemiş parenteral fenitoin buzdolabına konur ya da dondurulursa bir çökelti meydana gelebilir; solüsyon oda sıcaklığında tutulduktan sonra bu çökelti dağılmalıdır bu durumda ürün kullanıma hala uygundur. Soluk sarı bir renk meydana gelebilir; ancak bunun solüsyonun etki gücü üzerinde bir etkisi yoktur.
Doz yetişkinlerde intravenöz olarak dakikada 50 mg'ı ve yenidoğanlarda dakikada 1-3 mg/kg'ı aşmamalıdır. Bu ilacın tam terapötik etkisi ile minimal toksik dozları arasında göreceli dar bir sınır bulunur.
Status epileptikus tedavisinde, fenitoin intramüsküler uygulandığında emilimi geciktiğinden, intravenöz yol tercih edilir.
Serbest asit formuyla ilaç içeriğinde sodyum tuzundakine göre yaklaşık %8'lik bir artış olduğundan, serbest asit ile formüle edilmiş bir üründen sodyum tuzuyla formüle edilmiş bir ürüne geçilirken (ya da tam tersi) doz ayarlaması ve serum düzeyinin izlenmesi gerekebilir.
Status Epileptikus: Yetişkinlerde hızı dakikada 50 mg'ı geçmemek üzere (bu 70 kg'lık bir hastada yaklaşık 20 dakika sürecektir) 10-15 mg/kg'lık bir yükleme dozu intravenöz yolla yavaş verilir. Yükleme dozunu her 6-8 saatte bir, oral ya da intravenöz yolla verilen 100 mg'lık idame dozu izlemelidir .
Yenidoğanlar ve çocuklarda fenitoinin emilimi oral uygulamadan sonra güvenilmez olabilir. İntravenöz uygulanan 15-20 mg/kg'lık yükleme dozu çoğu durumda, genellikle kabul edilen terapötik aralıkta (10-20 mcg/ml) serum konsantrasyonları sağlar. İlaç hızı dakikada 1-3 mg/kg'ı geçmemek üzere yavaşca intravenöz yolla enjekte edilmelidir.
Elektrokardiyogram ve kan basıncının sürekli izlenmesi şarttır. Hasta solunum depresyonu belirtileri açısından gözlem altında tutulmalıdır. Status epileptikus tedavisinde fenitoin kullanırken ve daha sonra idame dozunun ayarlanması için serumda fenitoin düzeylerinin belirlenmesi önerilir.
Fenitoinin yavaş uygulanması gerektiğinden, konvülsiyonların hızla kontrol altına alınabilmesi için konkomitan diazepam gibi bir intravenöz benzodiazepin ya da intravenöz kısa etkili barbitürat uygulanması gibi başka önlemler genellikle gerekecektir.
Konvülsiyonlar parenteral fenitoin uygulamasıyla kesilmezse, başka antikonvülsanlar, intravenöz barbitüratlar, genel anestezi ya da başka uygun önlemlerin kullanılması düşünülmelidir.
Zirve serum düzeylerinin sağlanması 24 saati bulabileceğinden, status epileptikus tedavisinde intramüsküler uygulama kullanılmamalıdır.
Nöroşirürji: Profilaktik doz - ameliyat sırasında ve ameliyattan sonra devam etmek üzere yaklaşık 4 saatte bir intramüsküler 100-200 mg (2-4 ml). Önceden oral uygulamayla stabilize edilmiş bir hastada intramüsküler uygulama gerektiğinde, terapötik serum düzeylerini sürdürmek için kompanse edici doz ayarlaması gerekir. Intramüsküler uygulama kullanıldığında ilaç derin intramüsküler enjeksiyon ile verilmelidir. Bu düzeylerin sürdürülebilmesi için oral dozun %50 fazlası intramüsküler doz gereklidir. Hasta oral uygulamaya geri dönünce, intramüsküler doku bölgelerinden salımın uzamasına bağlı olarak serum düzeylerinin aşırı yükselmesini engellemek için bir hafta boyunca uygulanan doz orijinal oral dozdan %50 düşük olmalıdır.
Hastanın bir haftadan daha uzun süre IM fenitoin kullanması gerekirse, gastrik entübasyonu gibi alternatif yollar aranmalıdır. Bir haftadan kısa süreler için IM uygulamadan oral uygulamaya geri dönen hastaya, IM fenitoin verilen süre kadar bir süre orijinal oral dozun yarısı verilmelidir. Düzeylerin subterapötik aralığa düşmesini engellemek için serum düzeyleri izlenmelidir. Olası ilaç etkileşimleri kuşkusu olduğunda serum ilaç düzeylerinin belirlenmesi özellikle yararlıdır.
Kardiyak aritmi: Vücut ağırlığının kg başına 3.5-5 mg, gerekirse bir kez tekrarlanır. Genellikle günlük toplam 700-1000 mg'lık doz yeterlidir. 20 mg/ml'lik plazma düzeylerinde yararlı bir reaksiyon görülmezse daha yüksek düzeyin herhangi bir etki sağlaması kuşkuludur. Dakikada 30-50 mg'lık yavaş uygulama tercih edilir.
Doz Aşımı
Pediyatrik hastalarda letal doz bilinmemektedir.
Yetişkinlerde letal dozun 2-5 gram olduğu düşünülmektedir. İlk semptomlar nistagmus, ataksi ve dizartridir. Diğer belirtiler tremor, hiperrefleksi, uyuklama, sersemlik, letarji, konuşmada güçlük, bulanık görme, kusma ve bulantıdır. Hasta komaya girebilir, kan basıncı düşebilir. Ölüm solunum ve dolaşımın baskılanmasına bağlıdır.
Toksisite meydana getirebilecek fenitoin serum düzeyleri açısından bireyler arasında belirgin farklılıklar vardır. Lateral bakışta oluşan nistagmus genellikle 20 mcg/ml'de ve ataksi 30 mcg/ml'de, dizartri ve letarji serum konsantrasyonu 40 mcg/ml'nin üstüne çıkınca ortaya çıkar, ancak toksisite bulgusu olmadan 50 mcg/ml'ye kadar çıkıldığı bildirilmiştir. Tam iyileşme olması için serum konsantrasyonunun 100 mcg/ml'nin üstüne çıkacak şekilde terapötik dozun 25 katının alınması gerekir.
Tedavi
Bilinen bir antidot olmadığı için tedavi nonspesifiktir.
Solunum ve dolaşım sistemlerinin yeterliliği dikkatle gözlemlenmeli ve gereken destekleyici önlemler alınmalıdır. Fenitoin tümüyle plazma proteinlerine bağlanmadığı için hemodiyaliz düşünülebilir. Pediyatrik hastalarda ağır entoksikasyon tedavisinde tam kan değişimi uygulanmıştır.
Akut doz aşımında alkol gibi başka MSS baskılayıcılarının mevcut olması olasılığı akılda tutulmalıdır.
Atc Kodu:
N03AB02
İthalatçı Firma:
Pfizer İlaçları Ltd.Şti.
Telefon: (212) 258 30 10
Email: [email protected]